15 Mayıs 2016 Pazar

KADIN BİR TEK KADIN DEĞİL

Bir arkadaşımın köşe yazısını okudum demin. Kalemi gayet iyidir. Yazısını okumaya başladığınızda sona nasıl geldiğinizi anlamadan bitiverir. Yine aynı keyifle okudum yazıyı. Bitirdiğimde yüzümde bir Mona Lisa gülüşü vardı. Önce kadınlara övgü dolu (?)  bu yazının neden ben de bu ifadeyi oluşturduğunu düşündüm sonra aynı tarzda yazılmış tüm yazıları, sözleri.

Kadın “cesur”du, “anne”ydi, “çiçek”ti, “kahraman”dı, “yaratan”dı, “toparlar”dı, “kol”du, “kanattı”. Yani düşününce “kadın” bir tek “kadın” değildi, diğer her şeydi. Hayatımızda ille kadına yük getiren bir anlam yükleyip sadece dişil enerjiliğini kabul edememiş olmak Mona Lisa gibi gülümsetmişti beni.

Mesela kadın “liman”dı. Affedersin de neden liman, pardon? Kadının ilişkideki temel kaydı güven duygusuyken neden eril enerji olarak ille sen sığınmak istiyorsun? Tamam, prizde bile dişi alan parça erkek sokulan parça da neden ille kadın o yükün altına girmek zorunda? Neden ille “liman” olduğunda kadın sayılıyor? Hayır, şöyle bir baktım da “Kadın demek şöyle şöyle demek.” diyenle, “Dur ya bu kadın nasıl olsa, vurayım kafasına alayım lokmasını.” diyen arasında anlam olarak hiçbir fark yok. Güya biri kadını yüceltip onurlandırıyor. Yok öyle bir şey. Bak şimdi canım benim, benim mesleğimde ara satır okumak diye bir tanım vardır. Bu söylenen şeyin aslında gerçekte ne söylenmek istediğine bakılmasıdır. Ben şimdi bir zahmet oradan baktım, iş hiç de öyle senin kadına yüklediğini sandığın anlam gibi değil. “Ben karıma çok yardım ederim.” diyen erkek sen mesela; erkek olarak karın senden fazla çalıştığı için çocuğuna bakıyorsun, aman ne güzel. Peki, kadın o kadar saat çalışmaya bayılıyor mu bakalım. Sen eril olarak kendi üzerine düşeni yapsan o, o saatlerde işte falan olmayıp zaten doğasının gereği çocuğuna seve seve bakacak. Ayrıca çocuk iki cinsiyetin birleşmesi ile yapıldığına göre zaten çocuğuna bakacaksın, lütufta bulunmuyorsun. Yani sen bunu yapıyorsun diye (açık yazmak zorundayım) ne iyi bir eş ne iyi bir baba ne de sorumluluğunu yerine getiren bir eril falan olmuyor, “Kadınıma sonuna kadar desteğim, elimden geleni yaparım.” adı altında eşine, eşinle birlikte aldığın ev kredisinin taksidini ödetiyorsun. (Bu örneğin maddi dengelerle bir alakası yok. Örneğimden kadın az erkek çok kazanmalıdır ya da erkek çalışmalı, kadın evde çocuk bakmalıdır gibi bir mana çıkarmayın)

Kadınlar / erkekler hadi gelin samimi olalım işler yine biraz karıştı. Eril / dişil enerjisi (tam karşılığı olmasa da hadi sizin anlayacağınız dilden erkek/kadın dengesi) böyle bir şey değil.

Kadınlar; kendi aç egolarınızı, aç duygularınızı ve değer duygunuzu doyurmak isterken aslında yine topun ağzına geliyorsunuz.

 Erkekler; kadını olmadık bir yerden yücelteceğim, yine sorumluluk duygusundan kaçacağım derken kendi cinsiyetinizi alaşağı ediyorsunuz.

Bir suçlu aramıyorum çünkü bulduğumu sandığım suçlu bu meseleyi çözmez. Oysa bize konunun kaynağını bulup, çözüm yolu geliştirmek yardımcı olur. Benim takıldığım kısım her davranış şeklinde neden ille de kadın tüm sorumluluğu, zoru alan kısım. Kadın zaten yaradılış olarak birçok konuda donanımlı, duygusal, narin ve yüklü. Bu durumda aslında liman değil gemi olmalı.

Bazı öğretilerde Tanrı’nın dişil enerji olduğuna inanılır. Bundan kasıt Tanrı ruj süren, çocuk ve kariyeri aynı zamanda yaparken bir eliyle yemek yapıp bir ayağı ile yerleri silen, dolgun memeleri olan aynı zamanda 90-60-90 vücut ölçülerine sahip olup “sığınılacak liman”dır demek değildir. Ooofff, bazı şeyleri ne kadar yanlış anlıyoruz.

Mesele kimin gemi olduğu falan da değil. Bakın anaerkillerde kadınların menstrüasyon dönemleri için topraktan ay evleri yapılırmış. Böylelikle hem kadınların bu dönemlerini rahat geçirmeleri hem de vücuttan çıkan kanın toprakla karışması sağlanarak gübre elde edilirmiş. İşin güzel yanı şu ki erkekler içinde güneş evleri yapılır onlarında kendilerini rahat hissetmesi sağlanırmış. İşte ben denge diye buna derim.

Tabii ki kadının yüceltilmesi, unutulanların hatırlanması çok güzel. Sadece bunu yaparken bir cinsi yüceltip diğerini yerin dibine sokmayalım. Ne kendimizi ne başkalarını kandırmayalım. Zaten yapmamız gereken şeyleri “Ay bakın ben ne kadar iyi bir erkeğim/kadınım.” ve yapmamamız gereken şeyleri “Kendim oturdum, erkeğime/kadınıma yemek yaptırıyorum, hadi bana alkış.” şeklinde göze soka soka yapmayalım.

Aslında çözüm basit. Önce dişil enerji ne demek, eril enerji ne demek bunu öğrenelim. Yaratıldığımız enerjinin ne olduğunu bilip ona göre davranalım. Çünkü kişiler kendi enerjilerinin (cinsiyetlerinin) ne anlama geldiğini bilmeden kendilerine ve karşı tarafa anlamlar yüklüyorlar. Yüklendikçe / yükledikçe başkalaşıyorlar. Sonra dengede kalalım, samimi olalım. Bunu başardığımızda su akacak yolunu bulacaktır. Abartmaya gerek yok.

Sevgiyle ve huzurla kalın.


0 yorum:

Yorum Gönder