31 Temmuz 2014 Perşembe

SİSTEMİN YASALARI / 1- ÇEKİM YASASI 2 – İSTE OLSUN

"Dualarınıza dikkat edin, gerçekleşebilirler". Emerson

İsteyelim olsun. Evrenden iste olsun. Tamam isteyelim de nasıl? Sistem kolaylık üzerine kurulduğu için aslında çok kolay. Bunu bilerek büyümek yerine, tüm güzelliklerin kolay elde edilmediğini, seçimlerimizin değilde bize dayatılanı yaşadığımızı öğrenerek büyüdüğümüz için de bir o kadar kolay değil. Aslında mesele sadece iyi olanı çekmekte değil çünkü Çekim Yasası’nda böyle bir ayrım yok. Yani sistem “dur bu doğru şeyi istemedi ben doğrusunu göndereyim” gibi bir düzeltme yapmadığı gibi “ooo çok şahane istedi bunu misli misli verelim” de demez. Çekim Yasası işleyişi, neyi ne kadar istersen o kadar vermektir.  Yani mealen şöyle: Hayatınızda başınıza gelen ve gelecek olan her şeyin sebebi sizsiniz. Siz bilinçle ya da bilinçaltıyla yolladığınız her frekans ve  yaydığınız her enerjiyle yarınlarınızı yaratırsınız.

Sistemde hepimiz belli enerjiler yayarız. Yaydığımız enerjiyi ise düşüncelerimiz, algılarımız, duygularımız, sözlerimiz, tepkilerimiz, beklentilerimiz ve inançlarımız belirler. Çekim Yasasının temel kuralıdır ki; benzer enerjiler benzer enerjileri çeker. Siz iyi olmayan bir enerji yolladığınızda tıpkı iyi bir enerji yolladığınızda olacağı gibi sistem bunu emir kabul eder ve istediğinizi gerçekleştirir. En önemli enerji düşüncedir. Çünkü yukarıda yazdığım, yaydığımız enerjilerin sebebini düşünce oluşturur. İnsan beyninin bir gün içinde 60.000 düşünce ürettiği söylenir. Bu düşüncelerin hepsinin bir frekansı vardır. Artık sisteme bir günde kaç tane dilek gönderdiğinizi öğrenmiş bulunuyorsunuz.

Biz şimdi sizin tüm düşüncelerinizin iyi olduğunu varsayalım. Çekim yasasını harekete geçirebilmek için “istediğiniz şey konusunda ısrarcı olun” denir. Bundan kasıt, isteğinizin olmayacağı ile ilgili en ufak bir şüpheye düşmeyin, olacağına yürekten inanın, nasıl olacağını sorgulamayın, aslında “fikir değiştirmeyin” demektir. Fikir değiştirdiğinizde sistem her istediğinizi emir kabul ettiği için evrende en son istediğinizle ilgili olasılık aramaya başlar. Dileğinizin olması için en önemli şey gönderdiğiniz kuvvetli frekanstır, işin sırrı budur. Bir sırda(!) sistemin kabul ettiği frekans, bilinçaltının gönderdiğidir. Çünkü düşüncelerimiz bilinçaltı kayıtlarımızı, bilinçaltı kayıtlarımızsa davranışlarımızı oluştur. Bir şeyi bir kere istersiniz, çok kuvvetli frekans gönderirsiniz dileğiniz olur. Bir şeyi on kere istersiniz düşük frekans yollarsınız olmaz. Şunu da hatırlamak gerekir ki dileğinizin olması için bilinciniz ve bilinçaltınız her zaman uyum içerisinde olmalıdır. Bilinciniz “ben ev istiyorum” derken, bilinçaltınızda o evi alırsanız başınıza kötü şeylerin geleceği kaydı varsa bilinçaltı sizi korumak için evinizin olmaması ile ilgili frekans gönderir ve sistem her zaman bilinçaltının frekansını kabul eder. Sonuç: ev dileğiniz gerçekleşmez. Evli erkekler aldatır gibi bir kaydınız varsa (kaydınız neyse onu mutlaka yaşarsınız) o acıyı yaşamamanız için (bilinç olarak ne kadar evlenmek isteseniz de) bilinçaltınız sizi korumak için evlenmemenizle ilgili frekans yollar. Sonuç: evli kişilerle ilişki, bir türlü sonu gelmeyen ilişki, aradığı aşkı bulamamak (!), evlilik yerine ayrılıkla son bulan nişan durumları.

Özetle, isteğinizin frekansı gönderin, bilinç ve bilinçaltınızı uyum içerisine getirin, onu olmuş kabul edin, üzerine düşünmeyin.

Gandhi’nin dediği gibi ;
"Düşüncelerinize dikkat edin sözleriniz olur, sözlerinize dikkat edin inançlarınız olur, inançlarınıza dikkat edin kimliğiniz olur, kimliğinize dikkat edin davranışlarınız olur, davranışlarınıza dikkat edin kaderiniz olur"


Sevgi ve huzurla..

30 Temmuz 2014 Çarşamba

SİSTEMİN YASALARI / 1- ÇEKİM YASASI


“İnsanoğlu; ağzından çıkan cümlelerin, beyninde çıkan düşüncelerin bütün evreni dolaşıp, tekrar onlara geri döndüğünü bilse, çok daha dikkatli olurdu.” Albert Einstein
Secret kitabından sonra iyice popüler hale gelen ve sonunda da komedyenlerin malzemesi olan “evrenden istemek”. Nedir evrenden istemek? Ne zaman işe yarar? Neden işe yaramaz? Size bunu üç bölüm halinde yazacağım.

EVRENDEN İSTEMEK (ÇEKİM YASASI)

Çekim yasası aslında Yaradanın, yaşantımızın daha güzel hale gelmesi ve tekamül sürecimizde daha kolay ilerleyebilmemiz için bize verdiği sistemdeki enerji yasasıdır. Bu yasa “iste-olsun” formülüne dayanır ve istenileni de istenmeyeni de hayatımıza çeker. Çünkü sistemde inanılarak düşünülen, söylenen, yazılan, yapılan her şey bir EMİRdir.
Öncelikle size basitçe bilimsel olarak yasanın nasıl işlediğinden bahsedeyim. Atomun çekirdek kısmının etrafında yörüngeler bulunur (suya taş attığınızda oluşan halkalar gibi düşünebilirsiniz). Her yörüngenin üzerinde de elektronlar vardır. Siz bir dilekte bulunduğunuzda elektron bulunduğu yörüngeden bir üst yörüngeye atlar. Dileğinizin gerçekleşmesi için bir titreşim yayar, sistemdeki olasılıkları değerlendirir. Olasılığın gerçeğe dönmesi için bir üst yörüngeye atlayan elektronun kendi yörüngesine dönmesi gerekir. Siz dileğinizin ne zaman gerçekleşeceğini ya da olup olmayacağını sorgularken, elektronun kendi yörüngesine dönmesine engel olursunuz. Bu da dileğinizin gerçekleşmesini engeller. Elektron ne zaman kendi yörüngesine dönerse o zaman isteğinizde gerçeklik kazanmış olur. İşte bu yüzdendir aramasını çok istediğiniz aşkınızın, aramasını umursamadığınız anda araması.
Kafanız fazla karışmadan biraz önce yazdığım istemediğimiz şeyleri de hayatımıza çekmemiz konusuna da hemen açıklık getireyim. Çekim yasası aynı zamanda Etki-Tepki yasasından (karşılıklılık yasası) oluşur. Bu yüzden de evrene ne kadar kuvvetli bir negatif enerji yayarsak o olumsuzluğu yaşamamız o kadar kesinleşir. Eğer hastalanmaktan korkarsanız hastalanırsınız, aldatılmaktan korkarsanız da aldatılırsınız. Bu değişmez bir kuraldır. Onun için aklınızdan geçen düşünceye, ağzınızdan çıkan kelimeye, elinizden çıkan yazıya çok dikkat edin.

Ve son söz: Tüm sistem yasları gibi çekim yasası da inansanız da inanmasınız da işler.


Sevgi ve huzurla...

17 Temmuz 2014 Perşembe

OKUNMASI GEREKEN 5 SPİRİTÜEL KİTAP 1


Size spiritüel olarak kendinizi keşfetmede yardımı olacağına inandığm 5 kitap adı vereceğim. Keyifli okumalar.

1- Küçük Prens / Antoine de Saint-Exupéry / Mavibulut Yayınevi
O bir çocuk kitabı sayılsada aslında muhteşem bir spiritüel kitaptır. Bu kitap insan ruhunu en yalın en saf haliyle anlatır.

2- Martı  / Richard Bach / Epsilon Yayınevi
Binlerce martının içinde bir martı vardı ki kendini gerçekten tanımak istiyordu, Jonathan Livingstone. Sürüden ayrılmak, içindeki "gerçek ben"ini bulmak ve kanatlanıp uçmak istiyordu.
Durum ve şartlar ne olursa olsun kendimizi hiçbir zaman sınırlamamamız gerektiğini ve istediğimizde her şeyin üstesinden gelebilecek kapasiteye sahip olduğumuzu anlatan şahane bir kitap.

3- Işığın Savaşçısının El Kitabı / Paulo Coelho / Can Yayınları
Her bir sayfası birbirinden değerli ve hayatınıza direk uygulayabileceğiniz yüzlerce bilgelik dolu cümleden oluşan ve insanı yaşamla ilgili motive eden bir kitap daha.

4- Yuvaya Yolculuk  / Kryon - Lee Carroll / Akaşa Yayınları
Bu muhteşem kitap, temel spiritüel gerçeklerle ve bu gezegendeki yolculuğumuzun doğasıyla ilgili içgörülerle dolu. Eğer Yaradan’a hiç, "Bilmemi istediğin nedir?" diye sorduysanız bu sorunun yanıtını Yuvaya Yolculuk'ta bulabilirsiniz.

5- Tanrı ile Sohbet Serisi / Neale Donald Walsch / Ötesi Yayınları
Bence serinin en güzel özeti: “Seçim daima sizin. Ruhunuz sizin asla itaatkar, azla yetinen, umursamazlık batağına girmiş olmanızı istemez. Dünyanızda değiştirecek çok şey var, yaratacağınız çok şey var. Her zaman tırmanılacak yeni bir dağ, keşfedilecek yeni bir alan, fethedilecek yeni bir korku var. Daima daha büyük yer daha büyük bir kavram daha büyük bir vizyon var”.
Ayrıca bu kitap çok kişinin sıkıntıda olduğu dönemlerde karşılarına çıkmasıyla meşhurdur.


Sevgi ve huzurla...

9 Temmuz 2014 Çarşamba

12.07.2014 DOLUNAY

Ve geldik temmuz ayının Dolunay’ına. 12.07.2014 (bu cumartesi) 14:24‘te Oğlak burcunda Dolunay gerçekleşecek. Her zamanki gibi köşemi yeni takip edenler için Dolunay’a kısaca değinip bu ay yapacağınız çalışmalar hakkında bilgi vereceğim. Ay enerjisel olarak duygularımızı temsil eder. Bu yüzden de ayın hallerinden insanoğlu çok fazla etkilenir. Dolunay’ın en etkili zamanı dolgun olduğu iki günlük zamandır. Bu zaman zarfında enerji çok yoğun olduğu için enerjisel olarak çalışmak çok uygun olur. Dolunay Yeniay’a göre daha dışa dönüktür, bastırılmış duygular daha kolay yükselir. 28 günde bir gerçekleşen Dolunay’ın üzerimizde son derece etkili bir gücü vardır. Bu güç stres, asabiyet ve gerginlik enerjisinin artmasına sebep olacağı gibi cesaret enerjimizi de yükseltir. Ayrıca bu dönemde kabuslar, kazalar ve sakarlıklar artar. Ani başlangıçlar ve bitişler de daha çok bu döneme denk gelir. Bu yüzden Dolunay dönemi mümkün olduğunca sakin kalmaya çalışın ve stressiz, sakin ortamlarda bulunun. Mümkünse ilişkilerinizle ilgili kararlar almayın. Dolunay’da bedenimizde biriken toksinlerden daha kolay arındığımız için diyete başlamanız yararlı olabilir. Dolunay’da ay hangi burçta ise o burca ait konularınıza çalışmanız daha etkili olur.

Bu iki günlük sürede:

- Dolunay hangi burçta ise o burca ait konularınıza ve hastalıklarınıza şifa çalışmaları yapabilirsiniz (ilgili burcun konularında etkiyi iki katına çıkarır).
- Dolunay dinlenme ve kendini dinleme zamanıdır. Mümkün olduğunca içinize dönün.
-  Az yemek yiyin, bol su için ve derin nefesler alıp verin.
-  Sabah bir fincan (kahvaltıdan önce) akşam bir fincan (yatmadan önce) günde iki fincan tarçın çayı içebilirsiniz.
- Affetme meditasyonları yapabilirsiniz.
- Özgürleşme ve olmasını istediğiniz şeylerle ilgili ritüeller yapabilirsiniz.

Dolunay ve affetme meditasyonunu aşağıdaki linkte bulabilirsiniz.

http://akbulutaysen.blogspot.com.tr/2014/01/dolunay-meditasyonu.html


Dolunay Oğlak Burcunda, Oğlak Burcu İle İlgili Yapacağınız Çalışmalar:

Gerçekleştirmeyi istediğiniz hedeflere, kariyerinize, potansiyelinize, toplum içindeki yerinize, sorumluluklarınıza, disiplininize ve maddi durumunuza, sağlıktaysa iskelet sistemi, dizler ve derideki her türlü rahatsızlığınıza çalışmanız bu Dolunay’da iki kat  etkili olacaktır.


             Oğlak burcundaki Dolunay için olumlamalar (seçtiğiniz olumlamayı/olumlamaları ay oğlak burcunda iken her gün 21 kez tekrarlayın).

-       Hedeflerime kolayca ulaşıyorum.
-       Kariyerim her geçen gün daha iyi hale geliyor.
-       İş hayatımda yükselmeyi kabul ediyorum.
-       Potansiyelimi göstermemin hiçbir sakıncası yok.
-       İlk sorumluluğum kendim olmaktır.
-       İnsanlara yardım etmek için hazır beklerim. Yeri gelince ve hak ettikleri kadar yardım ederim.
-       Para hayatıma özgürce akıyor.
-       Mesleğimi seviyorum.
-       Benim için en hayırlı işte çalışıyorum.
-       En iyi işte çalışmayı hak ediyorum.
-       Ben güçlüyüm (iskelet sistemi için).
-       Kendimi ve yaşamımdaki tüm enerjileri bağışlıyorum (diz için).
-       Hayata ve kendime güveniyorum (deri için).


Sevgi ve huzurla...

4 Temmuz 2014 Cuma

KIR İÇİNDEKİ ZİNCİRİ


Yoruldun, kendini yalnız hissediyorsun... Çok garip, oysaki herkesi memnun etmeye çalıştın ve  "elâlem ne söyler?" diye kendini paraladın. Ve hâlâ yorgun ve yalnızsın.

 İki türlü yalnızlık yaşarız, ilki insanlarla iletişim kuramayarak oluşturduğumuz yalnızlık, İkincisi ve ağır olanıysa varoluşsal yalnızlık. Schopenhauer ölümüne yaklaşırken kaleme aldığı üç makalesinden ilkinde şöyle  der: Maddi hiçbir şey yalnızlığı dindiremez çünkü sahip olmanın bir sınırı yok, en sonunda da malların sana sahip olur.

İkinci makalesi "elâlem ne söyler?" başkalarının düşüncelerini önemseyerek  hayatımıza yön vermemizle ilgilidir. Ve der ki: Endişelerimizin, korkularımızın yarısından çoğu başkalarının bizim için ne düşündüğü kaygısından gelir ve bu zehirli bir dikene benzer,  bunu çıkartıp atmadıkça yaşayamaz ve biz olamayız.

Son makalesinde de tek önemli olanın "bizim ne olduğumuz" olduğunu vurgular ve ekler “Bizi rahatsız eden ‘şeyler’ değil, bizim 'şeyleri' nasıl yorumladığımızdır.” Yani hayatın, başına gelenleri yorumlama biçiminle şekil alır. Algılarımız hislerimizi, hislerimiz tepkilerimizi, tepkilerimiz deneyimlerimizi belirler.

Elinde mikrofonla deli gibi şarkı söylemek isterken sırf ailen öyle istiyor diye tıp okumadın mı? Sadece kendine ait bir alan istediğin için evden ayrılmayı planlarken etraf ne söyler diye oturduğun yerde oturmadın mı? Sevdiğin erkek senin hakkında yanlış düşünmesin diye ilk adımı onun atmasını beklemedin mi? Ve erkek! sırf reddedilme korkusuyla o sevdiğin kıza açılamayıp belki de yaşayacağın harika bir ilişkiyi sonsuzluğa göndermedin mi? Kaç kişi sırf bu ‘elâlem ya da ne düşünür’ denen ruh emici yüzünden mutsuz bir evliliği devam ettirmek zorunda kaldı? Ve yine kaç kişi aynı sebepten kim olduğunu keşfedemeden taşıyamayacağı sorumluluklar aldı?

Belki bu sayede içindeki sesi susturuyor kendinle yüzleşmiyorsundur ya  da  "evet ama"ların arkasına saklanıp korkuna kılıf buluyorsundur kim bilir? Sebep ne olursa olsun tamam da nereye kadar. Bilmiyorsun aslında ölüm değil insanı korkutan. Son nefesini verirken hiç yaşamamış olduğunu anlamak. Gerçekten hiç yaşamamış olmak. Düşün, ya bugün hayatının son günü olsaydı?

Herkesi aynı anda mutlu edemezsin. Aslında sen mutlu değilsen kimseyi mutlu edemezsin. Dışarıya olan bağımlılığından özgürleşip özünle barış. Kendinle barışık olmanın yolu kendini olduğun gibi sevmekten geçer. Bu hayat senin artık bunu fark et ve hayatına sahip çık. Dışarıda olan her şey gelip geçici artık bunu anla. Her şey ama her şey senin karşındakine yüklediğin anlamla şekillenir. Sen karşındakine ya da bir olaya ne değer yüklersen  onu nasıl algılar ve değerlendirirsen o da öyle var olur.6

Ve sen "elâlem". Birisinin, kendi iradesiyle bir şeyi yapmasına engel olduğunda onun kendi deneyimini yaşama hakkını elinden alırsın. Fark et! sen bir karar verme mercisi değilsin. Bırak o ne yaparsa yapsın. Herkes sadece kendi yaptıklarından sorumlu

Sevgi ve huzurla...