24 Kasım 2014 Pazartesi

EKSİK OLAN PARÇA YİNE SENİN ÖZÜNDE

o da seni arıyor


“Birini sevmeye beni benden daha iyi kimse ikna edemez.” İclal AYDIN

(İzninle, senin için bu satırları yazarken bana eşlik eden Farid Farjad’ın sana da okurken eşlik etmesini önereceğim. Goleh Pamchal’dan başla Golha’yla bitir. Belki sen Masti’yle başlayıp Amad Amma ile bitirmek istersin. Hiç fark etmez, bırak gözlerin satırlarda gezinirken müzikte ruhunda gezinsin… Teşekkür ederim).

“Aşk, kişinin kendini ikna etmesidir aslında.” diye bir şey okumuştum bir kitapta. Sanırım İclal Aydın’ın kaleminden çıkmıştı yine. Nasıl aşık oluyoruz düşündünüz mü hiç? Neye göre kalbimiz atma ritmini hızlandırıyor? Neden içimizde bir kelebekler imparatorluğu kuruluyor? Akıl yürekle yer değiştiriyor? Gözler neden milyarlarca insan içinden yalnız onu görüyor? Onu ilk gördüğümüzde aslında belki de onun sadece bir tek şeyinden hoşlanırken nasıl bir anda tüm dünyamız o oluyor? Çünkü hep bir yanımız eksik. Ruhumuz, yaşamımız, geleceğimiz hep eksik. Ve biz sanıyoruz ki bu eksiklik “onunla” dolar. Ancak o zaman tam ve bütün oluruz. Ancak o zaman mutlu ve yaşamış oluruz.

Daha kendimizi tanımıyorken, “Beni ne mutlu eder?” sorusuna bırakın cevap bulmayı henüz kendimize sormamışken; bakışını, gülüşünü, kariyerini beğendiğimiz birine AŞK diye bir anlam yüklüyoruz. Onun kim olduğunu bilmeden, daha da kötüsü bilmek istemeden. Ona kendi hayallerimizin kadınını/erkeğini yükleyiveriyoruz. Shakespeare'in de dediği gibi “beğendiğimiz bedenlere hayalimizdeki ruhları koyup aşk sanıyoruz”. Sonra zaman ilerliyor ve AŞK’tan çatırdama sesleri geliyor. Aslında her şey tam da olması gerektiği gibi oluyor. Sadece karşımızdakine zorla giydirmeye çalıştığımız “hayalimiz” dar geliyor. Belki de o haklı olarak bu anlamı yüklenmek istemiyor. Artık şikayetler başlıyor. Hatayı nerede yaptık? Oysa onu sadece sevdik. Ondan da sevgimize karşılık bekledik, ne var bunda? Bir meslektaşım, kendisi her fırsatta sürpriz yapan ve karşılığında sadece kuru teşekkür aldığı sevgilisinden dert yanmaya giden danışanına “Peki sevgiliniz sürpriz seviyor mu?” diye sorduğunda “Hayır asla hoşlanmaz ama ben sürpriz yapmayı çok seviyorum.” cevabı alıyor. O zaman sen sevgilini mutlu etmek için değil de sadece kendini memnun etmek için davranırken nasıl olur da “Ben onun için her şeyi yapıyorum yine de mutlu olmuyor.” diye yakınabilirsin. Biz ona değil, kendi yarattığımız “hayal”e aşık oluyoruz. Sonra başta söylediğimiz yalanların tersini ilişkiyi bitirmek için söylüyoruz. “Zaten beni hiç hak etmemiştin.” gibi.

Aşk sadece bir yansıma aslında. Ahh!! İlk önce kendimizi sevmeyi ve kendi kendimize yetmeyi öğrensek. Eksik parçalarımızı bulup, kabul edip yine onu kendi içimizdeki sonsuz kaynakla tamamlasak. Hem o zaman kaybetme korkusu da yaşamayız biliyor musun? Çünkü eksik olan parçan onda değildir. “Kendi puzzle”nı yine kendi parçanla tamamlarsın ve o yüzden korkmazsın onun bir gün gitmesinden çünkü bilirsin artık kendi kendine yeteceğini ve bilirsin yaşamına konuk olanın sadece seni sevmeye ve sevgiyle çoğaltmaya geldiğini. Artık sadece sevmek istediğin için seversin. Belki yine düşersin, yüreğin ve dizlerin kanar tekrar tekrar. Olsun sen de tekrar tekrar kalkabilirsin. Aslolan sadece sensin, güç sensin, yara da sen merhem de sensin.
Şimdi bak bakalım eksik parçaların ne? Bir düşün bakalım giden kaç kişiye o parçanı/parçalarını yüklemeye çalıştın? Bak bakalım eksik parçanı tamamlayacaksın diye kaç parçanı verip listene yeni eksik parçalar ekledin? Acelen yok sakin sakin düşün ve bul. Sevgiyle, cesaretle topla hepsini. Hem kendini tamamla hem de onu kurtar taşıyamayacağı yüklerden. Sonra bırakıp kendini izin ver onun sadece seni sevmesine. Ona aşktan başka anlam yükleme.

Önce kendini sevmeden sevemezsin yeni geleni. O da seni arıyor buna garanti veririm. Er ya da geç bulacaktır seni, erken olmasını dilerim.


Sevgi ve huzurla…

22 Kasım 2014 Cumartesi

22.11.2014 YENİAY YAY BURCUDA



Bugün saat 14:33'te Yay burcunda Yeniay var. Yaşantınız tamamen değişebilir. Bu büyük değişim için temeller atılabilir. 

Bu Yeniay'da beklentilerimizi, planlarımızı, hayallerimizi, fikirlerimizi dönüştürecek bir şeyler olabilir.

Saat 14.33 ve onu takip eden 48 saat içinde (Yeniay'ın etkisi bu sürede daha yüksek olur) yeni başlangıçlar ve istekler için dileklerinizi temiz bir kağıda yazarak, suya atabilir veya toprağa gömebilirsiniz (iserseniz katlayıp çekmeceye koyun. Yazdıklarınızı yakmadığınız sürece hepsi olur :) ). Bu saati; dua, meditasyon için de bir fırsata dönüştürebilirsiniz. Önemli olan yürekten sizin ve bütünün hayrına olanı istemek. Tekniklerin hepsi tek kapıya çıkar o da sisteme sipariş vererek,  "Ben bundan sonra bunları yaşamayı seçiyorum" demektir. O yüzden gerçekten istediğiniz bu mu? İstekleriniz sizin ve bütünün hayrına mı? Hangi yöne gitmek istiyorusunuz? Hangi yöne gideceğinizibilemiyor musunuz? O zaman Sükûnet duasında denildiği gibi, " İlahi olan, bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabullenmem için sükûnet, değiştirebileceğim şeyleri değiştirebilmem için cesaret ve arasındaki farkı anlayabilmem için de bilgelik ver.” 

Yeniay'la ve Yeniay ritüeli ile ilgili bilgi için aşağıdaki linki tıklayabilirsiniz. 


http://akbulutaysen.blogspot.com.tr/2014/02/yeniay-ritueli.html

Sevgi ve huzurla...

21 Kasım 2014 Cuma

SİSTEMİN YASALARI / 7 – KALIPLAR (KAYITLAR) YASASI

“ Çocukluk devresinin olayları geçmezler, kendilerini mevsimler gibi tekrar ederler” Eleanor  FARJEON

Yaşantımızı kayıtlarımız oluşturur. Kayıtlar; fıtri özellikler, ruh seçimimiz, enerjisel aktarım (gen) veya çevresel faktörlerle oluşur. Asıl temel anne karnındaki üçüncü ayımızla altı yaş arasında atılır. Tekrar ederek öğrenilen kayıtlar on yaşına geldiğimizde yaşamımızın bir parçası haline gelir. Duygusal kayıtlarımız ise kendisini genelde yirmi iki yaşından sonra göstermeye başlar. Sistemdeki her şey istisnasız birer kayıttır. Bu şekilde kendi hayatımızı yaşarken çevreyle de uyum sağlarız. Bu sebeple kayıtlarımız hayati önem taşırlar.

Tüm yaşantımız boyunca başka kayıtları gözleyerek kendi kayıtlarımızı oluştururuz. Bunu bazen bilinçli bazen de bilinçsizce yaparız. Tekrarlanan kalıplarla konuşmayı, yüzleri tanımayı, renkleri, kokuları aynı zamanda da duygularımızı öğreniriz. Hayatımıza yön vermeyi ise çoğunlukla yaşadığımız kuvvetli duygu kayıtları oluşturur. Mesela: yaşamınızda bir kere topluluk önünde şarkı söylemek istediniz ve bu yüzden alay edildiniz. Yaşadığınız çok kuvvetli utanç duygusu sizin bir daha toplum önünde konuşmanıza engel olacaktır.

Günlük hayatımızı kolaylaştıran tuvaletten çıkınca elleri yıkamak, mavi gökyüzü kayıtlarımız için endişelenmemiz gerekmez. Hayatımızı çıkmaza sokan ve mutlaka yerini olumlu bir kayıtla değiştirmemiz gerekenler olumsuz kayıtlarımızdır.

İlk kez Isaac Newton tarafından anlatılan, “Hareketin 3. Yasası” tam olarak Kalıplar (kayıtlar) Yasasını anlatır. Bu yasa; “Bir cisme, bir kuvvet etki ediyorsa cisimden kuvvete doğru eşit büyüklükte ve zıt yönde bir tepki kuvveti oluşur. Burada dikkat edilmesi gereken bu kuvvetlerin aynı doğrultu üzerinde olduğudur” şeklinde açıklanır. Bu yasa şu cümle ile basitleştirilebilir “Her etkiye karşılık eşit ve zıt bir tepki vardır.” Mealen “Bir dış kuvvete maruz kalmadıkça, hareketsiz bir nesne hareketsiz kalmaya eğilimli olur ve hareket halindeki bir nesne de hareket halinde kalmaya eğilimli olur”. Kalıplar Yasası içinde, “ Bu kez farklı olacak” ya da “ Bunu bir daha yapmayacağım” dediğinizde tam zıttı olur ve onu tekrar yaparsınız şeklinde açıklayabilirim.

O yüzden, “Bir daha asla sigara içmeyeceğim” dediğiniz de ya da “ Onu asla aramayacağım” dediğinizde yasa devreye girer ve sonuç: sigaraya yeniden başlarsınız ya da onu tekrar ararsınız.

Bu yasa, Verdiği kararlarda irade gösteremeyen ya da başladığı bir işi bitiremeyenler için hayli önemlidir. Yapılması gereken kurban psikolojisinden çıkıp negatif kalıbınızı kırmalı ve onu olumlu bir kalıpla değiştirmenizdir.

 Yasayı kolayca uygulamanız için birkaç öneri:
1-    Önce sorununuzu tespit edin.
2-    Bu negatif kalıbı hangi duygu sonrası ortaya çıktığını bulun.
3-    Bu sorununuz ortaya çıktığında gösterdiğiniz reaksiyonu bulun.
4-    Gösterdiğiniz reaksiyona karşılık olumlu bir kalıp oluşturun.
5-    Her negatif kalıp ortaya çıktığında derin bir nefes alıp önceden belirlediğiniz olumlu kalıbı uygulayın.


“Sigarayı bırakmak, dünyanın en kolay şeyidir. Ben yüzlerce kez bıraktım”. Mark TWAIN


Sevgi ve huzurla…

8 Kasım 2014 Cumartesi

SİSTEMİN YASALARI / 6 – SÜREÇ YASASI


“Eğer büyük bir ihtirasa sahipseniz, onu gerçekleştirme yönünde mümkün olduğunca büyük bir adım atın. Bu küçücük bir adım da olabilir, ama onun şimdilik atabileceğiniz en büyük adım olduğuna itimat edin”. Mildred McAFEE

Toprağa bir tohum ekeceksiniz. Önce uygun zamanı bekler, tarlayı ekime hazır hale getirir, tohumu eker, çapalar, sular ve meyvesini vermesini beklersiniz. Birini eksik ya da yarım yapsanız mahsulünüz sizi üzebilir. Bu sıralama aslında bizim hayatımızdaki hedeflere ulaşmamızın da bir örneği niteliğindedir.  Peki, siz hedeflerinize ulaşmak için belli bir sıralama takip ediyor musunuz? Temeliniz sağlam mı? Hayatınızı büyük bir telaş ve karmaşa içinde mi inşa ediyorsunuz yoksa sakin ve emin adımlarla mı?

Yaşamımız küçüklü büyüklü birçok hedeften oluşur. Bu işimizde iyi bir kariyer yapmak ya da gün içinde önce yemek yapıp sonra alışverişe çıkmayı planlamak olabilir.  Bazen hedeflerimizle ilgi öyle büyük bir ihtirasa kapılırız ki başlangıç noktamız ve hedefimiz arasındaki küçük ama önemli adımları atlarız. Bazen de hedefe ulaşma konusunda o kadar negatif düşüncelere sahip oluruz ki tek bir küçük adım dahi atamayız.

Süreç Yasası bize; hedeflerimize adım adım gitmeyi, sakin kalmayı, istediklerimizin oluşması için gerekli süreyi tanımamız gerektiğiniz anlatır. Küçük gibi görünen adımlar aslında kendi içinde büyük adımlardır ve bizi asıl hedefimize götürecek olan en güvenilir yoldur. Büyük hedefleri gerçekleştirmek çok kolay olmadığı için bazen cesaretimizi de kırar bu da bizi başarısızlığa götürür. Her küçük adımımızı başardığımızı gördüğümüzde cesaretimiz ve kendimize güvenimiz yerine gelir. Küçük adımlar yoldaki güzellikleri ve fırsatları görmemizin en güzel ve kolay yolundan biridir. “Yol hakkında kaplumbağa tavşandan daha çok bilir” sözü bence bu yasanın içeriğini güzel şekilde özetler.

Sırasıyla önereceğim adımları izlemeniz sizi hedefinize daha başarılı ve kolay ulaştıracaktır.

-       Hedefinizi belirleyin (puzzle’ın tamamını görün).
-       Sizin için en uygun yolu belirleyin.
-   Bu yolda kolay ilerlemenizi sağlayacak olan şeyleri en doğru ve yeterli biçimde edinin (eğitim, kişi, para vb.).
-       Sizi hedefinize ulaşmanızı sağlayacak küçük hedefler belirleyin (bu aynı zamanda size çözülmesi imkânsız gibi görünen durumları kolaylıkla çözme imkânı verecektir).
-       Akışa güvenin (bırakın geri kalanı külli irade halletsin).

Sevgi ve huzurla…


5 Kasım 2014 Çarşamba

SİSTEMİN YASALARI / 5 – DENGE YASASI 2

                                               Verme – Alma Dengesi

            “Yüreğinizle yaptığınız her şey size geri dönecektir.” Mevlana

Denge Yasası’nın en önemli parçası olan verme - alma dengesi; karşılık beklemeden yaptığımız her şeyin bize geri döneceğini ve vermeden almaya çalışmanın ya da almadan vermeye devam etmenin yaşantımızın dengesini bozacağı garantisini verir.

İnsanoğlu çoğunlukla karşılığında bir şey almak için verir. Birini sevdiğimizde onun da bizi sevmesini isteriz. Eğer sevmezse onu sevmekten vazgeçeriz.  Bizi takdir etmeleri için saçımızı süpürge ederiz. Verdiğimiz şeyin birebir aynı olması gerekmez. Kabul görmek için anlayış veririz mesela ya da bırakıp gitmesin diye özgürlük. Verdiğimiz şeylerin karşılığını almak isteriz, alamayınca hayal kırıklığına uğrar üzülürüz. Hepimizde var olan duygusal ihtiyaçlar sebebi ile bilerek ya da bilmeyerek anlayış, sevgi ve takdir bekleriz. Eğer duygusal yönden kendimizi muhtaç hissetmezsek bu dengeyi kurmamız daha kolay olur. Kişinin merkezinde kalması her zaman olduğu gibi burada da önemini gösterir.

En büyük yalanı genelde kendimize söylediğimizden ve kendimizi aslında hiç tanımadığımızdan vermeden almayı istediğimizi kabul etmekte istemeyiz. Bazı durumlarda da vermeyi bilmediğimizi bilmeyiz. Önemli olan gerçekten karşılık beklemeden tüm samimiyetle yürekten verebilmektir. Koşullu verme yüksek enerjiyi keserek istediğimiz sonucun tam tersinin olmasına sebep olur.
           
            Yasanın içeriğine tezat gibi göründüğünden “almadan vermeye devam etme” kısmına da açıklık getireyim. “Almadan vermemek”; “Ben verdim şimdi sıra almakta. Bakalım o ne kadar verecek” manasına geldiğinden ve bu düşünce de koşullu vermenin ta kendisi olduğundan yasayla ters düşer. Bu yüzden de en çok karıştırılan kurallardan biridir. Burada kast edilen en basit anlatımla kendi merkezinde kalarak herkese hak ettiği değeri vermekle ilgilidir. Bunu anlamak için bir önceki “Denge Yasası 1” yazımda açıkladıklarımı iyice anlayıp uygulamak gerekir. Özetle bir tarafa aşırı yönelip diğer tarafı ihmal ettiğinizde merkezden uzaklaşıp dengeyi bozmuş olursunuz. Sonu acıyla biten bu durumun aslında koşullu vermekle değil dengeyi bozmakla alakası vardır. Bu çok ince ve hassas bir çizgidir. Dikkat edilmesi gereken tek şey vermekle almak arasındaki dengeyi korumaktır.
Verme – alma dengesinin sırrı şudur; her neye en çok ihtiyaç duyduğumuzu hissediyorsak, bu benliğimizdeki en derinlerde gerçekten en çok vermemiz gereken şeydir.

Denge Yasası kişisel gelişimimizde çok önemli bir yer tutar. Bu yasayı uygulamak kolay değildir fakat diğer tüm yasalar gibi öğrenmeye değerdir. Bu denge kuralı aslında bir anlamda yaşamımızda ters giden şeylerin sebebini bulmamızı da sağlar. Böylelikle kendi hayatımızın efendisi olmayı da öğrenmiş oluruz.


Sevgi ve huzurla...