24 Mart 2015 Salı

BACH ÇİÇEK TERAPİSİ

Günümüzde hastalıkların önce ruhsal bedende başlayıp sonra fiziki bedende reaksiyon gösterdiğini öğrenip anlamaya başladıkça, batı tıbbı destekleyici kabul edilerek doğu tıbbının kullanılması gittikçe daha yaygın hale geldi. Bu da insanları kaynağı 5000 yıl öncesine dayanan doğu tıbbı yöntemlerine yöneltmeye başladı. Bazı yöntemler birebir kullanılırken bazı yöntemler artan teknoloji ve bilgi sayesinde geliştirildi.

            Bu yöntemlerden bir tanesi de Bach Flowers Therapy (Bach Çiçek Terapisi)’dir. İngiliz doktor, araştırmacı ve bakteriyolog olan Edward Bach (1886 – 1936) hiçbir yan etkisi olmayan aynı zamanda zihin-ruh-fiziksel beden üçlüsüne iyi gelecek bir yöntem araştırır. Araştırmaları sırasında insanda 38 temel olumsuz duygu durumu ve davranış örneği bulunduğunu belirler. Ve bu duygu durumlarına iyi gelecek 38 çiçek özü ve acil durumlar için beş bitki özünden elde edilen bir karışımla berber 39 çeşit bitki ve çiçek bulur. Böylece 1930 yılında, kendi adını verdiği, yabani bitkilerin ve ağaçların çiçeklerinden üretilen ve her biri farklı bir duygu durumu için kullanılan tentürlerle Bach Flowers Therapy ortaya çıkar.  

Günümüzde Bach Çiçek Terapisi için tentürler, Bach’ın yöntemlerine sadık kalınarak belirlediği bölgelerden toplanıp belirlediği gibi hazırlanır. Elbette sonucun faydalı olabilmesi için orijinal olması gerekir.

Bach Çiçek Terapisinde önce sorununuz belirlenir sonra bu soruna göre hazırlanan sıvıyı belirlenen süre boyunca belirlenen miktarda dilinize damlatırsınız. Ortalama süre dört haftadır fakat sizin çok uzun süreli veya köklü sorununuz varsa süreç uzayabilir

Bach Çiçek Terapisi bilinçaltı üzerinde çalışır ve adım adım ilerler. Problemi çözmez fakat çözülmesine yardımcı olur. İnsanın dengesine kavuşabilmesi, içi sesi ile tekrar bağlantı kurabilmesi için insan bedenine yumuşak, güvenli ve sessizce destek verir. O yüzden tüm teknikler gibi sabırlı olunmalıdır.

Gün geçtikçe doğadan uzaklaştığımız için Bach Çiçek Terapisi hayatımızda yer edinmekte (birebir doğanın kendisinden yararlanmak varken bu terapilere başvuruyor olmak zorunda kalışımız ayrıca trajik ya neyse oraya hiç girmeyeyim şimdi).  


Son olarak Bach Çiçek Terapisinde kullanılan çiçekler ve anlamları ile ilgili birkaç örnek;

Katır Tırnağı: Ümidinizi yitirdiyseniz, her şeye kötümser ve olumsuz yaklaşıyorsanız kullanılır.

Büyük Kantaron: Yaşadığınız güçlükler karşısında cesaretiniz kırılıyor, çok sık hayal kırıklığı yaşıyor ve çabucak pes ediyorsanız kullanılır.

Yaban Gülü: Çevrenizde olan bitene ilgisiz ve kayıtsızsanız; içinde bulunduğunuz durumu değiştirmek için çaba harcamıyorsanız kullanılır.

Yaban Elması: Dış görünüşünüzden hoşnut değilseniz, özgüven eksikliği yaşıyorsanız kullanılır.

Hanımeli: Geçmişi unutamıyor, özlem duyarak hüzünleniyor, acı çekiyorsanız kullanılır.

- Tükürük Otu: Ruhsal ya da bedensel bir şoku atlatmakta zorlanıyorsanız kullanılır.

            Sevgi ve huzurla…

18 Mart 2015 Çarşamba

OSHO'DAN

       Osho, Bhagwan Shree Rajneesh adıyla da bilinen 1932 – 1990 yılları arasında yaşamış, Hindistan doğumlu, yaşamının sonlarına doğru söyledikleri ve yaptıkları birbiri ile çelişse de (?) hiç de yabana atılmayacak öğretileri olan filozof ve ruhani liderdir. Ben şahsen Mohandas K. Gandi’nin “Hayatım Öğretimdir.” cümlesini düstur edinmişsem de bugün sizlere söyleyenden çok söylenene bakınız diyerek Osho’dan alıntılar yapacağım.


Kurnazlık

“Kurnazlık korkudan kaynaklanır. O yüzden insan ne kadar korku içinde olursa, o kadar kurnaz olduğunu göreceksin. Cesur bir insan kurnaz değildir, cesaretine dayanabilir ama korkan bir insan ancak kurnazlığa bel bağlayabilir. İnsan ne kadar aşağıysa o kadar kurnazdır. Ne kadar üstünse o kadar masumdur.”


Kıskançlık

“Kıskançlık; basit bir gerçeği görememektir. Sana kendini başkalarından aşağı veya başkalarından üstün bir yere koyman öğretildi. Ve sen neredeyse bu olan bitene bilinçsiz hale geldin ve sürekli olarak insanları üstün – aşağılık, iyi – kötü, doğru - yanlış olarak yargıladın. Yargılama. Herkes sadece kendisidir. Herkesi olduğu gibi kabul et. Ama bu durum; yalnızca sen kendini olduğun gibi, utanmadan, değersizlik hissi olmadan kabul edersen mümkündür. Kıyas ile her iki yönden de çok uzaklara gitmiş olursun. Birinci yön senden üstün olan insanların bitmeyen sırası diğeri ise senden aşağıda olan insanların sırasıdır. Ve sen, ikisi arasındasındır. Senin kendini anlayacak zamanın yok. Sen önündeki insanın yerini almak için sürekli bir mücadele içindesin ve aynı zamanda arkandaki insanı da itmektesin. Rekabeti bırak, kıskançlığı bırak. Bu durum tamamen anlamsızdır. Bu yüzden asla kendin olamıyorsun.”


Sevgi

''Hiç bir sevgi fırsatını kaçırma. Sokaklarda yürürken bile sevebilirsin. Kimseye bir şeyler vermen de gerekmez, sadece gülümse yeter. Onun bir maliyeti yoktur, içten bir gülümseme kalbini açar, kalbini daha canlı yapar. Birisinin elini tut (bir arkadaş ya da bir yabancı fark etmez). Doğru insanla karşılaşınca seveceğim diye bekleme. O zaman hiçbir zaman gelmeyecektir. Sevmeye devam et. Daha fazla sevdikçe doğru insanla karşılaşma için ihtimaller de artacaktır çünkü kalbin bir çiçek gibi açmaya başlayacaktır.  Ve çiçekler açan bir kalp de kendisine daha fazla arı daha fazla sevgili çekecektir.''


Serbest Bırakmak

     “Hep hareket halindesin. Gerçek orada ve sen hep hareket halindesin, o yüzden buluşma gerçekleşmiyor. O buluşma gerçekleşmediği sürece asla mutlu olamayacaksın. Mutluluk gerçekle aynı frekansta olmak demektir. Mutluluk seninle gerçek arasındaki uyumdur. Mutsuzluk seninle gerçek arasındaki uyumsuzluktur. Eğer mutsuzsan unutma ki gerçekten uzaklaşıyor olmalısın.

      Gerçeği takip etmelisin, gerçekle derin bir uyuma, aynı frekansa girmelisin. Gerçeklik denen senfonide bir nota olmalısın. Savaşma, teslim ol; ona boyun eğ ve içinde erimeye hazır ol. Aşk budur (gerçek içinde erimeye hazır olmak, bütünleşmeye hazır olmak, gerçekle birleşmeye hazır olmak). Bir şeyler kaybediyor olacaksın. Bir su damlası gibi kaybolacaksın ama endişelenmeye gerek yok, çünkü okyanusa düşeceksin.

      Şimdiye kadar olduğun şey olacaksın (yani egon). Zırhın kaybolacak. Bir ada değil, kıtanın bir parçası olacaksın. Kendini kaybedince hiç bir şey kaybolmuyor, direnince her şey kayboluyor.”



Sevgi ve huzurla…

14 Mart 2015 Cumartesi

MUMLARIN RENKLERİNE GÖRE ANLAMLARI

         Mum yakmak çok eskilere dayanan ve sık kullanılan bir ritüel. Ayrıca hem renk, ateş ve duygu enerjilerini aynı anda yayıp amacı kuvvetlendirdiklerinden hem de ucuz ve kolay bulunduğundan ritüellerin vazgeçilmezlerinden.

Enerjiler bu yaşamın tek gerçeği ve dönüştürülebiliyor (bu bambaşka bir konu olduğu için burada bahsetmeyeceğim). İşte bu yüzden siz bir şeye ne anlam yüklerseniz o, yüklediğiniz anlamın enerjisine dönüşüyor. Daha basit bir anlatımla, siz inandıktan sonra kargalar da size uğur getiriyor. Mumlara da zaman içinde gerek renk enerjisi gerekse günlerin enerjisinden yola çıkılarak bazı anlamlar yüklenmiş. Böylece dileğinize göre o mumu kullandığınızda daha kuvvetli bir frekans yaymış oluyorsunuz. Tabii ki sevgi için ille pembe mum yakmanıza gerek yok. Fakat ben "Genel inanışları seviyorum daha ikna edici oluyor" diyenler için mumların anlamları ile ilgili küçük bir liste yaptım.

Mumların Renklerine Göre Anlamı:

Kırmızı: Enerji, güç, cinsellik.
Mavi: Yaratıcılık, iletişim, bilgelik, tedavi, korunma.
Mor: Ruhsal ve fiziksel güç, çekim gücü, kapasiteyi arttırmak, tutku, para.
Gümüş Rengi: Rüyalar, telepati, sezgi, kadınsal güç.
Pembe:  Sevgi, huzur, romantizm.
Altın Rengi: Bilgelik
Sarı: Zekâ ve rüyalar.
Yeşil:  Bereket, para, büyüme, kariyer, şifa.
Beyaz:  Arınma, ruhsallık, barış.
Turuncu: Çekim gücü, harekete geçme, kişisel güç.
Açık Mavi: Duyguların temizliği, korkulardan kurtulma, kötü enerjiye karşı korunma.


Size bir de mum ritüeli vereyim

Lütfen dileğiniz ne olursa olsun öncelikle bütünün ve sizin hayrınıza olmasını dileyerek başlayın. Bitirirken de mutlaka inancınıza göre şükredin.
Dileğinize uygun renkte mum alın. Mumu avuçlarınızın içine alın, derin nefes alıp vererek biraz gevşeyin. Dileğinizi sözlü olarak ifade ederken bir yandan da gözünüzde olmuş gibi canlandırın. Canlandırdıklarınızın enerjisel olarak muma geçtiğini düşünün (düşündüğünüz an geçecektir rahat olun).  Mumu yakın (mümkünse kibritle). Mumun üstteki ipi tamamen yanana kadar bekleyin. Beklerken yine dileğinizi olmuş gibi düşünün ve şükrederek mumu kendi halinde bitene kadar yanması için güvenli bir yere bırakın. Bitmeden sönerse tekrar yakmayın.


Sevgi ve huzurla...