Bir arkadaşımın köşe yazısını okudum
demin. Kalemi gayet iyidir. Yazısını okumaya başladığınızda sona nasıl
geldiğinizi anlamadan bitiverir. Yine aynı keyifle okudum yazıyı. Bitirdiğimde
yüzümde bir Mona Lisa gülüşü vardı. Önce kadınlara övgü dolu (?) bu yazının neden ben de bu ifadeyi
oluşturduğunu düşündüm sonra aynı tarzda yazılmış tüm yazıları, sözleri.
Kadın “cesur”du, “anne”ydi, “çiçek”ti,
“kahraman”dı, “yaratan”dı, “toparlar”dı, “kol”du, “kanattı”. Yani düşününce
“kadın” bir tek “kadın” değildi, diğer her şeydi. Hayatımızda ille kadına yük
getiren bir anlam yükleyip sadece dişil enerjiliğini kabul edememiş olmak Mona
Lisa gibi gülümsetmişti beni.
Mesela kadın “liman”dı. Affedersin de
neden liman, pardon? Kadının ilişkideki temel kaydı güven duygusuyken neden
eril enerji olarak ille sen sığınmak istiyorsun? Tamam, prizde bile dişi alan
parça erkek sokulan parça da neden ille kadın o yükün altına girmek zorunda? Neden
ille “liman” olduğunda kadın sayılıyor? Hayır, şöyle bir baktım da “Kadın demek
şöyle şöyle demek.” diyenle, “Dur ya bu kadın nasıl olsa, vurayım kafasına alayım
lokmasını.” diyen arasında anlam olarak hiçbir fark yok. Güya biri kadını
yüceltip onurlandırıyor. Yok öyle bir şey. Bak şimdi canım benim, benim mesleğimde
ara satır okumak diye bir tanım vardır. Bu söylenen şeyin aslında gerçekte ne
söylenmek istediğine bakılmasıdır. Ben şimdi bir zahmet oradan baktım, iş hiç
de öyle senin kadına yüklediğini sandığın anlam gibi değil. “Ben karıma çok
yardım ederim.” diyen erkek sen mesela; erkek olarak karın senden fazla
çalıştığı için çocuğuna bakıyorsun, aman ne güzel. Peki, kadın o kadar saat
çalışmaya bayılıyor mu bakalım. Sen eril olarak kendi üzerine düşeni yapsan o,
o saatlerde işte falan olmayıp zaten doğasının gereği çocuğuna seve seve
bakacak. Ayrıca çocuk iki cinsiyetin birleşmesi ile yapıldığına göre zaten
çocuğuna bakacaksın, lütufta bulunmuyorsun. Yani sen bunu yapıyorsun diye (açık
yazmak zorundayım) ne iyi bir eş ne iyi bir baba ne de sorumluluğunu yerine
getiren bir eril falan olmuyor, “Kadınıma sonuna kadar desteğim, elimden geleni
yaparım.” adı altında eşine, eşinle birlikte aldığın ev kredisinin taksidini
ödetiyorsun. (Bu örneğin maddi dengelerle bir alakası yok. Örneğimden kadın az
erkek çok kazanmalıdır ya da erkek çalışmalı, kadın evde çocuk bakmalıdır gibi
bir mana çıkarmayın)
Kadınlar / erkekler hadi gelin samimi
olalım işler yine biraz karıştı. Eril / dişil enerjisi (tam karşılığı olmasa da
hadi sizin anlayacağınız dilden erkek/kadın dengesi) böyle bir şey değil.
Kadınlar; kendi aç egolarınızı, aç
duygularınızı ve değer duygunuzu doyurmak isterken aslında yine topun ağzına
geliyorsunuz.
Erkekler; kadını olmadık bir yerden
yücelteceğim, yine sorumluluk duygusundan kaçacağım derken kendi cinsiyetinizi
alaşağı ediyorsunuz.
Bir suçlu aramıyorum çünkü bulduğumu
sandığım suçlu bu meseleyi çözmez. Oysa bize konunun kaynağını bulup, çözüm
yolu geliştirmek yardımcı olur. Benim takıldığım kısım her davranış şeklinde
neden ille de kadın tüm sorumluluğu, zoru alan kısım. Kadın zaten yaradılış
olarak birçok konuda donanımlı, duygusal, narin ve yüklü. Bu durumda aslında
liman değil gemi olmalı.
Bazı öğretilerde Tanrı’nın dişil
enerji olduğuna inanılır. Bundan kasıt Tanrı ruj süren, çocuk ve kariyeri aynı zamanda
yaparken bir eliyle yemek yapıp bir ayağı ile yerleri silen, dolgun memeleri
olan aynı zamanda 90-60-90 vücut ölçülerine sahip olup “sığınılacak liman”dır
demek değildir. Ooofff, bazı şeyleri ne kadar yanlış anlıyoruz.
Mesele kimin gemi olduğu falan da
değil. Bakın anaerkillerde kadınların menstrüasyon dönemleri için topraktan ay
evleri yapılırmış. Böylelikle hem kadınların bu dönemlerini rahat geçirmeleri hem
de vücuttan çıkan kanın toprakla karışması sağlanarak gübre elde edilirmiş.
İşin güzel yanı şu ki erkekler içinde güneş evleri yapılır onlarında
kendilerini rahat hissetmesi sağlanırmış. İşte ben denge diye buna derim.
Tabii ki kadının yüceltilmesi,
unutulanların hatırlanması çok güzel. Sadece bunu yaparken bir cinsi yüceltip
diğerini yerin dibine sokmayalım. Ne kendimizi ne başkalarını kandırmayalım. Zaten yapmamız gereken şeyleri “Ay
bakın ben ne kadar iyi bir erkeğim/kadınım.” ve yapmamamız gereken şeyleri “Kendim
oturdum, erkeğime/kadınıma yemek yaptırıyorum, hadi bana alkış.” şeklinde göze
soka soka yapmayalım.
Aslında çözüm basit. Önce dişil enerji
ne demek, eril enerji ne demek bunu öğrenelim. Yaratıldığımız enerjinin ne
olduğunu bilip ona göre davranalım. Çünkü kişiler kendi enerjilerinin (cinsiyetlerinin)
ne anlama geldiğini bilmeden kendilerine ve karşı tarafa anlamlar yüklüyorlar.
Yüklendikçe / yükledikçe başkalaşıyorlar. Sonra dengede kalalım, samimi olalım.
Bunu başardığımızda su akacak yolunu bulacaktır. Abartmaya gerek yok.
Sevgiyle ve huzurla kalın.
0 yorum:
Yorum Gönder