Onunla aranız
açıldı. Siz haklı olduğunuzu düşünüyo; sizi anlamadığı için ona kızıyor,
eleştiriyor, kırılıyor hatta küsüyorsunuz. Ya bu duruma siz sebep olduysanız? Herkesin
algılama sistemi farklı olduğu için siz sadece kendi algınızla olayı
değerlendiriyorsanız? Bununla ilgili güzel bir hikaye paylaşmadan önce biraz
“empati”den bahsetmek istiyorum.
Empati (eşduyum); Latince’de
"iç, içine, içinde" anlamına gelen ve "em" öneki ile
Grekçe'deki "duygu, acı, ıstırap, algılama" anlamına gelen
"patheia" sözcüğünden türetilmiştir. Bir başkasının
duygularını, içinde bulunduğu durum ya da davranışları içselleştirerek anlamaya
çalışmaktır. Empati yeteneğimiz doğuştan çok yüksektir ama ne yazık ki büyüdükçe
kaybederiz. Empati yeteneğini tekrar kazanabilmek için öncelikle ön yargılarımızdan
temizlenmemiz gerekir. Açık uçlu sorular sormak, acele kararlar vermemek, geçmişimizden
ders almak, olayları akışa bırakmak, gözlem yeteneğimizi geliştirmek, karşımızdaki
kişinin bulunduğu şartları ve büyüdüğü kültürü gözardı etmemek gerekir. Empati
sayesinde; insan ilişkileri gelişir, insanlar arasındaki anlaşmazlıklar ve
kavgalar azalır, üretkenlik ve huzur
artar.
Gelelim
hikayemize;
Adamın biri artık
karısının eskisi kadar iyi duymadığından şikayet ediyormuş ve karısının işitme
cihazına ihtiyaç duyduğunu düşünüyor, eşinin bu konuda hiç oralı olmamasına
içten içe kızıyormuş. Ona bunu nasıl anlatması gerektiğini de bilmiyormuş.
Bu durumu konuşmak için doktorunu aramış. Doktor adamın karısının ne kadar
duyduğunu anlayabilmesi için basit bir yöntem önermiş.
“Yapacağın
şey şu, karından 40 adım ileride dur normal bir konuşma tonuyla bir şeyler
söyle eğer duymazsa 30 adım ilerisinde aynı şeyi tekrarla sonra 20 adım, cevap
alana kadar aynı şeyi tekrar et”.
O
akşam karısı mutfakta akşam yemeğini hazırlarken adam doktorun söylediklerini
yapmaya karar vermiş. 40 adım uzaklıktan karısına normal bir konuşma tonuyla
seslenmiş:
“Hayatım
bu akşam yemekte ne var?”
Cevap
yok. Mutfağa biraz yaklaşmış. Mesafeyi 30 adıma indirmiş ve soruyu tekrarlamış:
“Hayatım
bu akşam yemekte ne var?”
Gene
cevap yok. Mutfağa biraz daha yaklaşmış, mesafe 20 adım ve tekrar sormuş:
“Hayatım
bu akşam yemekte ne var?”
Hala
cevap yok. Adam mutfağın kapısına gelmiş artık mesafe iyice azalmış ve soruyu
tekrarlamış:
“Hayatım
bu akşam yemekte ne var?”
Gene
cevap alamamış. Bu sefer karısına iyice yaklaşmış ve aynı soruyu tekrar sormuş:
“Hayatım
bu akşam yemekte ne var?”
Eşi
cevap vermiş:
“Hayatım
beşinci kez söylüyorum, tavuk”.
Belki
de olaylar her zaman düşündüğümüz gibi değildir. Olayların sebebini biraz kendimizde
arayıp bazen de duruma karşımızdaki kişinin gözlerinden bakalım. En önemlisi
içimizde biriktirmeyip konuşalım. Kim bilir belki çok basit bir açıklaması
vardır.
Sevgi
ve huzurla...